Tevekkülvakti


Kanal geosi va tili: ko‘rsatilmagan, ko‘rsatilmagan
Toifa: ko‘rsatilmagan


Mobil uygulamamız: bit.ly/TevekkulVakti
İnternet sitemiz: www.tevekkulvakti.com
Mail adresimiz: bilgi@tevekkulvakti.com

Связанные каналы

Kanal geosi va tili
ko‘rsatilmagan, ko‘rsatilmagan
Toifa
ko‘rsatilmagan
Statistika
Postlar filtri


ŞABAN AYINDA ORUÇ:
Âişe validemiz buyuruyor ki:
(Resulullahın, hiçbir ayda, Şaban ayından daha çok oruç tuttuğunu görmedim. Bazen Şaban ayının tamamını oruçla geçirirdi.) [Buhari]

Şaban ayında niçin çok oruç tuttuğu sorulduğu zaman Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Şaban, öyle faziletli bir aydır ki, insanlar bundan gâfil olurlar. Bu ayda ameller, âlemlerin Rabbine arz edilir. Ben de amelimin oruçluyken arz edilmesini isterim.) [Nesai]

İki hadis-i şerif meali daha:
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizi]

(Şaban’da üç gün oruç tutana, Hak teâlâ Cennette bir yer hazırlar.) [Ey oğul ilmihali]

Bünyesi zayıf olanın, Şaban ayının 15’inden sonra oruç tutmayıp, farz olan Ramazan-ı şerif orucuna hazırlanması iyi olur. Sağlığı yerinde olan ise, Şaban ayının çoğunu, hatta tamamını oruçlu geçirebilir.


Hazreti Ömer (Radiyallahu anh) sabah kalktığında şöyle derdi: “Allah'ım bizi bu sabah taksim edeceğin her hayırdan, hidayet vereceğin nurdan, dağıtacağın rahmetten, vereceğin rızıktan, gidereceğin sıkıntıdan, kaldıracağın musibetten ve koruyacağın fitneden en çok nasiplenen kullarından kıl.”






Yaşlı kadın, bir antika dükkânından aldığı yüzyıllık fincanı özenle salon vitrinine yerleştirdi. Fincanın biçimi, üzerindeki işlemeler, renkler onun bir sanat eseri olduğunu söylüyordu. Ödediği fiyatı hatırladı; hayır, hiç de pahalıya almamıştı.
Hayranlıkla fincanı seyretmeye devam etti. Derken, birden fincan dile geldi ve kadına “Bana hayranlıkla baktığının farkındayım. Ama bilmelisin ki, ben hep böyle değildim. Yaşadığım sıkıntılar beni bu hale getirdi. Yaşlı kadın şimdi hayret içindedir. Önündeki kahve fincanı konuşuyordu…!
Kekeleyerek: "Nasıl? Anlayamadım?" diyebildi yaşlı kadın. “Demek istiyorum ki, ben bir zamanlar çamurdan ibarettim ve bir sanatkâr geldi. Beni eline aldı, ezdi, dövdü, yoğurdu. Çektiğim sıkıntılara dayanamayıp "Yeter! Lütfen dur artık!" diye bağırmak zorunda kaldım. Ama usta sadece gülümsedi ve; "Daha değil!" diye cevapladı beni.
"Sonra beni alıp bir tahtanın üzerine koydu. Burada döndüm, döndüm, döndüm. Döndükçe başım da döndü. Sonunda yine haykırdım: "Lütfen beni bu şeyin üzerinden kurtar. Artık dönmek istemiyorum!" Ama usta bana bakıp gülümsüyordu "Henüz değil!"    
"Derken beni aldı ve fırına koydu. Kapıyı kapayıp ısıyı arttırdı. Onu şimdi fırının penceresinden görebiliyordum. Fırın gitgide ısınıyordu. Aklımdan şöyle geçiyordu: Beni yakarak öldürecek" Fırının duvarlarına vurmaya başladım. Bir taraftan da bağırıyordum: "Usta usta! Lütfen izin ver buradan çıkayım!" …"Pencereden onun yüzünü görebiliyordum. Hala gülümsüyor ve "Daha değil!" diyordu.
"Bir saat kadar sonra, fırını açtı ve beni çıkardı. Şimdi rahat nefes alabiliyordum, fırının yakıcı sıcaklığından kurtulmuştum. Beni masanın üstüne koydu ve biraz boyayla bir fırça getirdi. "Boyalı fırçayla bana hafif hafif dokunmaya başladı. Fırça her tarafımda geziniyor ve bu arada ben gıdıklanıyordum.  "Lütfen usta! Yapma, gıdıklanıyorum!" dedim. Onun cevabı ise aynıydı: "Henüz değil!"
"Sonra beni nazikçe tutup yine fırına doğru yürümeye başladı. Korkudan ölecektim. "Hayır! Beni yine fırına sokma, lütfeeen!" diye bağırdım. Fırını açıp beni içeri iteleyip kapağı kapattı. Isıyı bir öncekinin iki katına çıkardı. "Bu sefer beni gerçekten yakıp kavuracak!" diye düşündüm. Pencereden bakıp ona yine yalvardım, ama o yine "Daha değil!" diyordu.
Ancak bu defa ustanın yanaklarından bir damla gözyaşının yuvarlandığını gördüm.Tam son nefesimi vermek üzere olduğumu düşünüyordum ki, kapak açıldı ve ustanın nazik eli beni çekip dışarı çıkardı. Derin bir nefes aldım, hasret kaldığım serinliğe kavuşmuştum. Beni yüksekçe bir rafa koydu ve usta şöyle dedi  "Şimdi tam istediğim gibi oldun. Kendine bir bakmak ister misin?" Ona "Evet" dedim.
      Bir ayna getirip önüme koydu. Gördüğüme inanamıyordum. Aynaya tekrar tekrar baktım ve "Bu ben değilim. Ben sadece bir çamur parçasıydım."Evet bu sensin!" dedi usta. Senin acı ve sıkıntı diye gördüğün şeyler sayesinde böyle mükemmel bir fincan haline geldin. Eğer seni bir çamur parçası iken üzerinde çalışmasaydım, kuruyup gidecektin. Döner tezgahın üstüne koymasaydım, ufalanıp toz olacaktın. Sıcak fırına sokmasaydım, çatlayacaktın        Boyamasaydım, hayatında renk olmayacaktıAma sana asıl güç ve kuvveti veren ikinci fırın oldu. Şimdi arzu ettiğim her şey var üzerinde." Ve ben kahve fincanı, şu sözlerin ağzımdan çıktığını hayretle fark ettim:
"Ustam! Sana güvenmediğim için beni affet! Bana zarar vereceğini düşündüm. Beni benden fazla sevip iyilik yapacağını fark edemedim. Bakışım kısaydı, ama şimdi beni harika bir sanat eseri yaptığını görüyorum. Benim sıkıntı ve acı diye gördüğüm şeyleri bana verdiğin için teşekkür ederim. Teşekkür ederim."
USTA FİNCANI, YARATICI İNSANI ŞEKİLLENDİRİR..
Yeter ki acıdaki hikmeti görelim. Önemli olan, kahrın da hoş, lütfun da hoş demesini öğrenmek...














Ey hesap gününün sahibi, rahmeti gazabından çok, insan ve cinleri ancak ibadet etsin diye yaratan, ilk emri “oku” olan, âlemlerin RABBİ ALLAH’ım.

Ey yalnızların en yakını, tek başına kalanların dostu, çaresizlerin yardımcısı, fakirlerin sonsuz serveti, zayıfların kuvveti, gariplerin şikayet merci’i olan yüce RABBİMİZ.

Ey geceyi gündüze, gündüzü geceye katan, azameti ve yüceliği olan, ihsanı bol, rahmeti bol olan RABBİMİZ.

Bütün hamd ü senalar sanadır. Övgü ve şükürler sanadır, dua ve niyazlar, yalvarış ve yakarışlar, dile getirdiğimiz getiremediğimiz her türlü eşsiz hamd ve sena ancak sana mahsustur ALLAH’ım.

Biz ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz, ancak senin için namaz kılar ve ancak sana secde ederiz, yalnız sana yalvarır, ancak sana koşar ve sana yaklaştıracak şeyleri kazanmaya çalışırız.

Böylece biz, huzuruna geldik, boynumuzu büktük, ellerimizi sana açtık.

Ey Kerim ve Rahim olan RABBİMİZ!

Kendimizi senin uçsuz bucaksız inayetine, yardımına, affına, lütfuna, rahmetine, keremine bıraktık. Senden yardım bekliyoruz.

Belki layık değiliz, belki yüzümüz yok, belki hakkımız değil, ancak biliyor ve ikrar ediyoruz ki senden başka gidecek yolumuz yok, senden başka tutunacak ipimiz yok, senden başka sığınacak kapımız yok, senden başka kimsemiz yok. Biz seni istiyoruz, maksudumuz sensin, bütün istediğimiz senin bizden razı olmandır, bize yar ve yardımcı olmandır.

Ey “ol” emriyle bilinen ve bilinmeyen, görünen ve görünmeyen sayısız âlemleri yaratan ve “yok ol” emriyle de her şeyi bir anda yok etme gücüne sahip olan, Rahman ve Rahim olan ALLAH’ım. Gerçek olarak biliriz ve bildiririz ki, senden başka ilah yoktur.

Ey yüceler yücesi, var ve bir olan ALLAH’ım! ‘’Bana dua edin, duanızı kabul edeyim.’’ ‘’Duanız olmasa neyinize kıymet edeyim.’’ buyuruyorsun.

Bizim şu âcizane, hâlisane duamıza icabet eyle,

Bizi zatına kul habibine ümmet olanlardan eyle,

En güzel isimlerinle bize tecelli eyle.

Bizi, hakkı bilip hakka tabi olanlardan; batılı da batıl bilip, batıldan kaçanlardan eyle.

Bizi, rızanı kazananlardan, rahmet-i Rahman’a kavuşanlardan eyle.
















Birazdan ana sayfamızda paylaşacağımız Miraç gecesi duamızı önce sizlerle paylaşmak istedik .. Amin

20 ta oxirgi post ko‘rsatilgan.

4 826

obunachilar
Kanal statistikasi