محمد عطا


Гео и язык канала: не указан, не указан
Категория: не указана


@ahdasulmelahim

Связанные каналы

Гео и язык канала
не указан, не указан
Категория
не указана
Статистика
Фильтр публикаций


ONLARIN TUZAKLARI SİZE HİÇBİR ZARAR VEREMEZ

Ebu Muhammed el-Cevlani

https://jpst.it/19VPt


Beyan_Cevlani.pdf
229.6Кб
ONLARIN TUZAKLARI SİZE HİÇBİR ZARAR VEREMEZ

Ebu Muhammed Cevlani


Beyan_Cevlani.docx
29.6Кб
ONLARIN TUZAKLARI SİZE HİÇBİR ZARAR VEREMEZ

Ebu Muhammed Cevlani




MEDYA AÇIKLAMASI

İMADEDDİN MÜCAHİD

Bismillahirrahmanirrahim

Allahu Teâlâ şöyle buyuruyor: “Muhakkak Allah müminleri savunur. Çünkü Allah hainlik ve nankörlük edenlerin hiçbirisini sevmez.” (Hac: 38)

Tüm yönleriyle Şam devrimini hedef alan karşıt medya savaşının tehlikesi, gelişen olayları takip eden ve devrimin gidişatıyla ilgilenen kimselere kapalı değildir. Özellikle de mücrim rejimin saldırılarını durduran, ehillerini ve topraklarını müdafaa ederek düşman karşısında dimdik duran kahraman mücahidler hakkında yürütülen propaganda savaşları…

Yürütülen bu medya savaşı, askeri hamlelerle uyumlu olarak, aynı zamanda gelmiştir. Arkasında, mücrim rejime uşaklığı ve desteğiyle bilinen malum tarafların yanında, bizim ırkımızdan olup kalpleri ümitsizlikle dolan ve kinin basiretlerini körelttiği kimseler bulunmaktadır. Yürütülen ithamları, takva ve Allah’ın rızasını gözetmeden ölçmeye başladılar. Tüm dertleri, bedeli milyonlarca ölüm ve sürgün de olsa, imajlarının temiz ve saf kalmasıdır. Zamanın gerektirdiği şer’i ve ahlaki sorumluluklardan soyutlanıp, kabul edilmeden ya da görevlendirilmeden kendileri için seçmiş oldukları konumlarını muhafaza etme derdindedirler. Böylece kendi ehillerine ve topraklarına karşı işgalcilere yardımcı olarak devrimin bünyesini yıkan baltalar ve Allah düşmanlarının araçları oldular.

Yine yürütülen bu psikolojik savaşla, maneviyatları düşürücü, çabaları parçalayıcı, merhalenin gerektirdiği dayanışma ve yardımlaşma ruhunu zayıflatıcı yaygaralar ve yanlış malumatlar yayarak, halkın direnişçi mücahid evlatlarına olan güvenlerini sarsmaya ve kalplerine ümitsizlik sokmaya çalışmaktadırlar.

Bizler Arap ve yabancı medya kuruluşlarını, Suriye’yi ziyarete ve bölgesel ve uluslararası kamuoyuna gerçek sureti aktarmaya çalışmaya çağırıyoruz. Biz, koruma ve görevinizi kolaylaştıracak ve insani vazifenizi yerine getirecek tüm hizmetleri temin etmeye hazırız.

Aynı şekilde içeride bulunan medyacı ve aktivistleri de, savaş bölgelerini ziyarete, doğru resmi aktarmaya ve mücrim rejimin medyasına karşı medya savaşının tozlarına dalmaya davet ediyoruz.

Suriye devrimini destekleyen tüm kardeşlerimize şunu iletmek isteriz: Resmi hesaplarından çıkan direnişçi mücahidlerin haberlerini yaymada katkıda bulunun ve halkımızın ve ehlimizin maneviyatlarının yükseltilmesine çalışın.

Son olarak, bizler mücrim rejim ve Bağdadi çetesinden olan yardımcılarına karşı üç aydır devam eden savaşta, meydandayız. Evlatlarınız, -bildiğiniz gibi- ahitleri üzeredir, savunma ve saldırı olarak her savaşın öncüleridir, bedel ödeme ve fedailikte değerli her şeylerini vermede acele davrananlardır. Canlarımızı sizi savunmak için vakfettik; bu size karşı üzerimizdeki hakkınız ve eda etmemiz gereken görevimizdir. Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.

(HTŞ Medya İlişkileri Sorumlusu)


“Şam’ın fitnelerinin zevalinin ardından İslam’ın zaferi, imanın kuvvetlenmesi ve nifakın zayıflaması gelecektir. Sahih bir hadiste şöyle buyrulmaktadır: “Dikkat edin, fitneler vuku bulduğunda iman Şam’dadır.”

(Abdulaziz Tarifi)






SAVAŞ ZAMANINDA MÜSLÜMANLARIN SAYISININ ÇOĞALTILMASI

ABDULAZİZ TARİFİ

“İki topluluğun karşı karşıya geldiği gün, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) mü'minleri ayırt etmesi; Münafıklık yapanları da belirtmesi içindi. Onlara: "Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler.” (Ali-İmran: 167)

Ayette, yeterli sayı bulunsa bile seferberlik zamanlarında Müslümanların çok gösterilmesinin meşruiyeti belirtilmektedir.

Çokluğun, azimleri bilemesi ve himmeti artırması yönüyle Müslümanlar üzerinde olumlu bir etkisi vardır. Aynı şekilde, korku ve tedirginlik oluşturması yönüyle kâfirler üzerinde de etkisi vardır. Orduların hezimeti, maddi sebeplerden daha çok manevi sebeplerledir.

İbn Abbas (r.a.)’dan aktarıldığına göre şöyle der: “Savaşmasanız da, savaş meydanında bulunarak kalabalık yapın.” Bunun benzerini, Dahhak, İbn Cureyc ve başkaları da söylemiştir. Ayette, savaşmasa bile Müslümanların sayısını çoğaltan ve onlarla birlikte savaş meydanına giden kimsenin, ecir ve sevapta mücahidin hükmüyle aynı olacağını ifade edilmektedir.

Enes b. malik (r.a.) şöyle der: “Kadisiye günü âmâ Abdullah b. Ummu Mektum’u gördüm. Üzerinde, bir kısmı yerde sürünen bir zırh bulunuyordu. Elinde siyah bir sancak vardı. Ona, “Allah senin özrünle ilgili ayet indirmedi mi?” diye soruldu. O da: “Evet, lakin ben burada bulunmakla Müslümanların kalabalığını artırmaktayım” dedi.

Allahu Teâlâ’nın “Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın” buyruğunda, cihadın mertebeleri açıklanmaktadır. Cihadın en üst mertebesi, düşmanla yüz yüze gelmektir ki, bu karşılıklı savaştır. Mücahid düşmana ne kadar yakın olursa, ecir ve sevabı o kadar çok olur. Çünkü Allah onlara savaşmalarını emretmiştir. Eğer bunu istemezlerse, arkalarında kalıp Müslümanların kalabalıklarını artırır, geri çekilmeleri ya da düşmanın arkadan kuşatması durumunda haremlerini korurlar.


“Bir cemaat velayetini/dostluğunu cemaatinin fertleriyle sınırlarsa; sadece o cemaate intisap eden ve üye olanları dost edinirse; böyle bir cemaat, aşırılık ve hizipçiliğin galip geldiği ölü bir cemaattir. Velayet, ancak Allah’a, resulüne ve müminleredir.”

(Said eş-Şihri)


Sahanın geçirmiş olduğu bu zor süreçte ve bu türden ihtilafların ve basit şeylerin anın vacibi olan savunma cihadı ve saldırgan düşmanın def’inden meşgul etmemesi gerektiği bir zamanda, böyle bir açıklamada bulunma zorunluluğu üzücü bir durumdur. Bugünkü hamle, azgıncadır ve bu durum gören herkes için apaçıktır. Saldırılar birkaç aydır aynı güçle devam etmektedir. Mustazaf Müslümanlar şiddet ve sıkıntılara maruz kalmaktadır. Allah’tan, onlara yardımcı olmasını, sıkıntılarını hafifletmesini, selamet ve emniyetle yurtlarına geri döndürmesini diliyoruz. Yine Allah’tan, bu hamleyi engellemede bize yardımcı olmasını, ayaklarımıza sebat vermesini ve kâfir topluluğa karşı bize destek olmasını istiyoruz.

Allah’a yemin olsun ki, cihad ve din adına ribatında ve cihadındaki mücahid kardeşi, cihdaddan ve mustazafları savunmaktan oturtan karıştırıcıların karıştırması olmasaydı, böyle bir açıklamada bulunmakla meşgul olmazdık. İnsanların, rejimin ve Haricilerin ortak saldırılarını püskürtmeleri için savaşa çağrılmaları ve toplanmalarına odaklanılması gereken bir zamanda bunu açıklamazdık.

Allah’ta biliyor, bizimle, bu topluluk altında toplanan faziletli kardeşler arasında, ne şer’i ne de menheci bir ihtilaf bulunmamaktadır. Bizim bu sözlerimiz onlara değildir, onların çok iyi bildikleri ve kimi kast ettiğimizi anladıkları aralarında bulunan küçük bir topluluğadır. Heva ve nefsin arzularına uyarak ‘tanzim’ ismini kullananlar, artık onlar için de çok net bir şekilde açığa çıkmıştır.

Bu faziletli kimseleri, el ele verip yapılan ittifak üzere birlikte çalışmaya; birbirimizi tamamlamaya ve saldırgan düşmanı def etmeye çağırıyoruz. Böylece, dostları sevindirir, düşmanı kızdırır ve tüm bunlardan öte yüce Mevla’mızı razı ederiz.

Askerlerimizi ve diğer Müslümanları, cani rejim ve müttefiklerinin Güney İdlib kırsalına düzenledikleri hırçın saldırıları def etme olan zamanın vacibi ile meşgul olmaya çağırıyoruz. Bu meselenin özünden uzak her meşguliyet, düşmanın çıkarına olacaktır. Allah onları rezil etsin ve tuzaklarını geri çevirsin.

Rejimin askeri hamlelerini geri çevirmeye odaklanmanın ve bunun dışındaki konulara iltifat etmemenin önemini kesinleştirmek isteyenler; hatları ve ribat noktalarını bir dolaşsın ve yol boyunca mustazaf Müslümanların yeri döşek semayı yorgan yaptıklarını görsün.


“ALIŞVERİŞ YAPANLAR, AYRILMADIKLARI SÜRECE MUHAYYERDİRLER”

EBU ABDULLAH EŞ-ŞAMİ

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Salatların en üstün olanı ve selamların en kâmil olanı peygamberimiz Muhammed’e, ailesine ve tüm sahabeleri üzerine olsun.

Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Alışveriş yapanlar, ayrılmadıkları sürece muhayyerdirler.” (Diğer bir rivayette: “ayrılana kadar” geçmektedir.) Doğru söylerler ve açıklarlarsa, alışverişleri bereketli kılınır; eğer gizlerler ve yalan söylerlerse, alışverişlerinin bereketi alınır.” (muttefakun aleyh)

Bizimle, kardeş Ebu Hammam es-Suri’yi kendilerine emir kabul eden kardeşler arasındaki anlaşmazlığın halli için aracı heyet ile oturmadan önce; her iki taraf için de bağlayıcı olacak ciddi bir ittifaka varmak amacıyla kendi taraflarından bir temsilci göndermelerini talep ettik. Bunun üzerine -zikri geçen- şeyh Ebu Hammam’ı kendi taraflarından temsilci olarak gönderdiler. İlk oturumlarda yetki verme hususunun detaylarıyla ilgili bazı detaylar kalsa da, dördüncü oturumda yetkili temsilcinin kim olduğu kesinleştirildi. “Sulh daha hayırlıdır” girişimi şeyhlerinden faziletli bir kişi aracı olmayı istedi ve ona Ebu Hammam’ın kendi taraflarından yetkili temsilci olduğunu bildirdiler. “Sulh daha hayırlıdır” girişimi üyelerinden birisinin bu durumu bize nakletmesi, yetkili temsilci konusunda bize daha fazla güven verdi. Bu, “Sulh daha hayırlıdır” girişiminin başkanı, bazı üyeleri, kardeş Ebu Hammam ve şura meclisi üyelerinden birisinin huzurunda gerçekleşmiş bir ittifaktır.

Biz ve kardeş Ebu Hammam, türlü vesilelerle bu ittifakın başarılı olmasına çabaladık. Her birimiz, safın birleşmesi, uzlaşma sağlanması, güç birliği, hep birlikte ilgimizi bölgeyi kuşatan tehlikeye yöneltmek ve icram rejiminin son hamlesini engellemek için feragatlerde bulunduk.

İttifak oturumunun dağılmasından ve tüm tarafların ittifaka imza atmasından sonra; karşı tarafın, 16 maddeden oluşan ittifak bentlerinin 16’sının düzeltilmesi, yani ittifakın tamamen ilga edilmesinin talep edilmesiyle karşılaştık!

Kardeş Ebu Hammam, ‘ittifaka bağlı olduğunu, ancak cemaatinin çoğunun kabul etmemesi nedeniyle uygulamaya gücü yetmediğini’ söyledi. Bu durumda yetkinin anlamı nedir?

Her halükarda, bu onların kendi aralarındaki bir problemdir, bizi ilgilendirmemektedir. Bizim tarafımızdan, bizler ittifaka bağlıyız ve ona göre hareket edeceğiz. İmzaların ve şahitlerin gereğince, Allah’ın izniyle bu ittifak üzere devam edeceğiz.

Onların bu ittifakı bozmaları, kendilerini, bizi itham ettikleri duruma düşürecektir. Bundan dolayı, bize katı uyarılarda bulunup tüm bu problemleri bunun için çıkarmışlardı. Oysaki –bilindiği üzere- bizler o vakit, emirin bulunmaması döneminde emirin naibinden izin almıştık. Onlar ise, emirlerini temsilci olarak çıkardılar, ittifak gerçekleşti, sonra da açık bir şekilde bu ittifaklarını bozdular.

Bugün bu ittifaka itiraz eden ve bunu başarısızlaştırmaya çalışan kimseler, en başından beri bu problemi çıkaran kişilerdir. Daha önce bunu şeyh Ebu’l-Hayr’a (Allah şehadetini kabul etsin) ve bize yaptılar. Bugün de kardeş Ebu Hammam’a yapmaktalar. Onların katındaki mesele, bey’at ya da tanzim meselesi değildir.

Bu kimselerin sahanın maslahatıyla ilgilenmedikleri ve sahada tabi olmuş oldukları metodun ıslah etmeyip ifsat ettiği herkes için açığa çıkmıştır. Yapmayı istedikleri bir şeyde kendilerine muhalefet eden herkesi düşürüp hakkında kışkırtmalarda bulunmaktadırlar. Tüm tarafların muttali oldukları vesikalar aracılığıyla, bu kimselerin problemler çıkarmak ve mücahidlerin saflarını bölmek için nasıl çabaladıkları, bize, Ebu Hammam’a ve aracı kurula apaçık belli olmuştur.

Şunu tekit ederiz ki, bu topluluk arasında hayır ve hak ehli bulunmaktadır. (Öyle olduklarını zannediyoruz, hesapları Allah’a aittir.) Yine onlar arasında, problemlerin çözülmesini istemeyenler vardır. Hatta bizzat Ebu Hammam’ın kendisi de onların fiillerinden salim olamamıştır.


Alışverişa yapanlar muhayyerdir.docx
17.7Кб
“ALIŞVERİŞ YAPANLAR, AYRILMADIKLARI SÜRECE MUHAYYERDİRLER”

EBU ABDULLAH EŞ-ŞAMİ


Alışverişa yapanlar muhayyerdir.pdf
190.5Кб
“ALIŞVERİŞ YAPANLAR, AYRILMADIKLARI SÜRECE MUHAYYERDİRLER”

EBU ABDULLAH EŞ-ŞAMİ


"Tarihe iz bırakanlar, günahlarının, Allah’ın onları dini desteklemede kullanmasına engel olmasından korkarlardı. Onlar, yaptıklarıyla gurura ve kibre kapılan kimseler değillerdi. Nureddin Mahmud Zengi Harim tepesinde secdeye kapanıp Allah’tan yardım isteyerek şöyle demişti: “Allah’ım, dinine yardım et, Mahmud’a değil. Bu köpek Mahmud kim ki yardım edilsin!” Allah Ona yardım etti ve birçok yerde Onun vesilesiyle haçlıların şerlerini bastırdı.

Dr. Abdurrahman es-Semit (rahimehullah) davet yolculuklarından birisinde secdeye kapandı ve şöyle dua etti: “Ey Rabbim, Abdurrahman’ın günahları sebebiyle, Abdurrahman’ın dinini yardımsız bırakma.” Neticede büyük bir fetih gerçekleşti, davet ettiği kişiler Müslüman oldular.

“Dinini yardımsız bırakma” ifadesinde hepimizin ihtiyaç duyduğu yüce bir anlam bulunmaktadır: Günahlarımızın, Allah’ın bizi dinine hizmette kullanmasına engel olmasından korkmamızın gerektiği.

Allah’ım, günahlarım sebebiyle beni dinini desteklemekten mahrum etme."

(İyad Kuneybi)


“Allah emrinde galip olandır. Ancak insanların çoğu bilmezler.”
Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır.

20 Rebiulahir 1439 / 7 Ocak 2018


ALLAH’IN İZNİYLE HAMLELERİ KIRILACAK VE YENİLECEKLER

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’adır. Resulullah’a, ailesine ve tüm ashabına salat ve selam olsun.

Üç aydan fazla bir süredir mücahidler, Güney İdlib kırsalı, Doğu Hama kırsalı ve Güney Haleb kırsalında, Rus uçakları ve Rafızi milisler tarafından desteklenen cani rejime karşı ve Doğu Hama kırsalında Haricilere karşı şiddetli çatışmalara girmekte.

Bu savaşlarda Hey’et Tahriru’ş-Şam mücahidleri Özgür Suriye Ordusu’ndan olan sadık kardeşleriyle birlikte, kanları ile suladıkları yerlerin şahitlik ettiği kahramanlıklar ve fedailikler yazmaktalar. Nusayri-İran-Rus saldırıları karşısında sarp dağlar gibi dimdik durdular. Sebat ettiler ve –aralıksız 90 günden fazla süredir devam eden savunma savaşlarında- Ehli Sünnet’in topraklarını korumada ve mustazaf halklarını savunmada en önde olduklarını ispat ettiler. Bu savaşlarda düşmana zararlar verdirdiler ve Allah, düşmanların boyunlarını onlara musahhar kıldı. Bu askeri hamlede mücrim rejimin yüzlerce askerini öldürdüler, onlarca araçlarını ve zırhlılarını imha ettiler. Yine saflarımızdan onlarca şehid ve bir o kadar da yaralılar verildi. Bizim bu husustaki tesellimiz Allahu Teâlâ’nın şu buyruğudur: “Düşmanınız olan topluluğu aramakta gevşeklik göstermeyin. Siz acı çekiyorsanız, şüphesiz onlar da, sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Oysa siz, onların umut etmediklerini Allah'tan umuyorsunuz. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”

İslam askerlerinin bu tarihi direnişlerinden sonra, Güney İdlib kırsalındaki bazı köylerin düştüğü bu günlerde, bazı seslerin ortaya çıkarak, Hey’et’in bölgeleri teslim ettiği ya da ilk günden beri Hey’et’in reddettiği, kabul etmediği, başarısızlaştırmak için çabaladığı ve gücü nispetince işlevsizleştirmeye çalıştığı zillet ve utanç ittifaklarını ve Astana anlaşmasını uyguladığını iddia etmekte. Bizler daha önce mücrim rejimin düzenleyeceği bir askeri hamle hakkında uyarıda bulunmuştuk. Özellikle de Elbukemal ve doğu bölgeleri savaşlarının bitiminden sonra bu beklenen bir durumdu. Bugün ise Hey’et bu devrim ihanetlerini tatbik eden ve sahada uygulayan olarak itham edilmekte! “Yazıklar olsun elleriyle yazdıklarından dolayı onlara; yazıklar olsun kazanmakta olduklarına.”

Astana’da oturup Esed rejimine meşruiyet veren biz değildik. İşgalci düşmanla ittifak edip kendi karargâhlarının ve merkezlerinin koordinatlarını veren de biz değiliz. Rusya’nın desteğiyle rejimin ilerlemeye çalıştığı “Gerilimin Azaltılması Bölgeleri” anlaşmasını tebrik eden de biz değildik. Bizler, örümcek evinden daha zayıf hüccetlerle, dine ve ırza saldıran düşmanın def edilmesi farz-ı aynını terk edip oturanlardan değiliz. Bu hüccetlerini, bazen ‘menhecin saflığı’ ipiyle örerler, bazen de ‘hakların iade edilmesi’ sloganlarıyla örerler ki, bunların hiç birisi de kıyamet günü onlara bir yarar sağlamayacak şeylerdir.

Allah’ın fazlı ve lütfu ile, Hey’et bir an bile cepheleri terk etmemiştir. Mücrim rejim karşısında Müslüman sınırlarındaki ribat noktalarımız yüzlercedir. Humus’un kuzeyinden, Ğuta’ya, oradan Der’a’ya askerlerimiz şiddetli savaşlar ve kahramanlıklar yazmakta. Şimdi de askerlerimizden önce, komutan ve şer’ilerimiz savaşmakta ve en ön saflarda ribat tutmakta. Düzenlemeler, hazırlıklar, çalışmalar ve techizatlanmalarla gecelerini gündüzlerine katmakta, kuzeyle güneyi kat etmekteler. Bizler Ehl-i Sünnet’imizi ve özgür bölgelerimizi savunmayı sürdüreceğiz. İcram rejiminin bu askeri hamlesi kolay bir gezinti olmayacak. Güç ve kuvvetiyle Allah geride onlar için hoşlanmayacakları şeyler bırakmıştır.

Bu, aynı zamanda her samimi aktivist, medyacı ve gazeteci için bir çağrıdır: Savaşın gidişatını kendi gözlerinizle görmeniz için savaş sahasına ve ribat hatlarına gelin, mücahid kardeşlerinizin kahramanlıklarını ve fedakârlıklarını belgeleyin. Bu, sizin boynunuzdaki borcunuzdur, biz de bunu size yüklüyoruz. “Onların şahitlikleri yazılacak ve bundan sorulacaklar.”

Bizler, sahadan hakikatleri aktarmaya çalışan herkesin girmesini ve ulaşımını üstleniyoruz. Yardımcımız Allah’tır ve Ona dayanmaktayız.






ALLAH’IN İZNİYLE HAMLELERİ KIRILACAK VE YENİLECEKLER!

Показано 20 последних публикаций.

718

подписчиков
Статистика канала